17 Temmuz 2007 Salı

ARTIK YÜZÜNÜ DÖN BANA EY HAYAT



“Bağdat’a, Filistine Ve Diğerlerine…”
Tüm halklar kendi dilinde yükseltirken dualarını, bazılarımız yastık yerine başını sert kayalara koyarken, aynı evrensel acıyı vurdun yüzüme ey kutlu şehir.
Ey bebelerin yaralı yüzü,anaların parçalanmış ciğeri, genç kızların çeyiz sandıklarında gömülü umutları, bir dedenin dua dolu avucu, hepinizin özrü, boynumuzun borcu.
Durup durup aynı yerden başlamak, konuşarak hiç kimseye bir şey anlatamamak,ateşe dokunmadan yanıp yanıp kül olmak, kaç şehrin kaderidir, kaç insanın alnına çivilenmiş bir yazgıdır..…
Bu bir kabustur; uyanıkken çarpar uykularımıza, uyutmaz bizi.
Bu bir şarkıdır; olmayacak yerinde kopmuştur kemanın telleri.
Bu bir varsayımdır; teorilerimize malzeme taşımak için yer bitiririz kendimizi
Ötesi yoktur bu yolun uçuruma iterler bizi, denize düşen bir haldeyiz, yılan gelir aklımıza, kusarız… sabır deriz yılardır, selamet bekleriz,huzur dileniriz , süruru içimizde aramak varken,başkasının elinden su içeriz. bir rakım yükseltidir midemizi bulandıran, bir namlunun ucudur rüyalarımızı çalan.
Ey kutlu şehir bu acıyı yıllardır taşıdın kalbinde, kısık bir sestin, buzlu yataklarda büyütüldün.Büyüdün büyüdün ve tükürdüler yüzüne.Tutup yeni şarkılar bestelediler acını unutturmak için sana, yeni yeni devir teslimler yaşandı büyük büyük binalarında, sen mutlu olasın diye!, sen bir daha sen olmayasın diye. bu şarkıyı kaç kez oldu dinledik, yabancı değil kulağımız bu uğultuya, ne isterler ki bizden, hem şapkamız da var yanımız da, nedir bu göz üstünde kaş muhabbeti, cevapsız sualler bunlar biliyorum, büyütüp sorularımızı içimizde, gidelim buralardan. petrolü olmayan bir çöl bulalım kendimize. Peşimizi bırakmayan bu felaket, varlığımızla beraber kazınmış sanki nufus kayıtlarımıza.
Küresel ısındık, global büyüdük,” huzura ve barışa en çokta ihtiyacımız olduğu bir anda!!!” kalbimizden vurulduk, kovulduk şehirlerin en tenha mahallerinden.. sıra sıra dizildik ölümün koynuna, kirpiklerimizin ucundan çaldılar uykularımızı, derin bir gafletin dizine yatırdılar, sonrası… iki kalem arası iki dudak teranesi..
Kimin acısı daha büyüktür bu alemde ;? şekeri elinden alınan bir çocuk olmak mı, sırtını memleketine dönüp meçhule yürümek mi, köpeği için en kaliteli mamayı arayıp bulamamak mı, bir ana olup yüzünü kanla yıkamak mı, “bu elbise üzerime hiç yakışmadı” deyip aynaları parçalamak mı?... bilinmez kimin acısı daha büyük,kimin türküsü daha hüzün kokar, bilinmez milli hasılada payımıza düşen keder, payımıza kalan elem bilinmez,bilinmez hiç biri. Bunca bilinmez sorunun sonun da neden durur bu çengelli şey (?) o da bilinmez..
Ey hayat; artık acımı yanıtla, alnımda durmasın soru işaretleri.
Ey hayat; artık sarsmasın bu kalbi, O’nun korkusundan başka hiçbir şey
Ey hayat; şehrimin üstünde kalmasın kara bulutlar
artık yüzünü dön bana Ey hayat, dön de acımı gör…
ziruh

Hiç yorum yok: