8 Şubat 2008 Cuma

boşluğa savrulan iki kırgın "gül"

gökhan ve esengül'e....
bir boşluk düşünün;
iki can,
yerçekimi
ve ütüsüz bir gömleğin iliklerine ilişememiş iki ergen düğme

Her şey birden bire oldu,acı birden bire sokuldu koyunlarına, birden bire indi gözlerine aşkla örülmüş perdeler. bir evlat yitirmek bir balkon boşluğunda,ya da bir Salı sabahına evlatsız uyanmak nasıl bir boşluk bırakır ana yüreğinde.
dünya;eteğine topladığı tüm “keşke”leri ve pişmanlıklarıyla ilişir kıymık gibi dudağının kenarında açan kırmızı güle… gözlerindeki aşk dolu düğmeler birer birer sökülüverir Yusuf kokan gömleklerinden… hüznün her dilde bıraktığı o derin acı aynı bıçak ağrısı gibi saplanır döşe…
herkes şahit,yer gök herkes..acı birden bire girdi koyunlarına..dünya durdu,aşkla yürüyen karınca,aşkla bakamayan baba, herkes durup baktı öylesine arkalarından..kayıp gittiler..iki ergen düğmeydi onlar..avuçlarının sıcaklığına ay düştü…dondu güneş..

“Gülün ömrü az olurmuş” tarih şahit,ölüm şahit, ‘Gül’ şahit…zibil gibi akmış hayat ölümün ırmağına.turnalar havalanmış ayaklarında külçeler,bir cam paramparça dağılıp dolmuş içimize…yazmanın oyası yarım, çeyiz sandıkta saklı…radyoda içli bir keman sesi,sanki kalbimi koymuşlar keman tellerinin arasına inim inim bir haykırış… parmak çıtlatınca geçmiyor içimize çöreklenen bu ağır gerginlik…. ağlayınca dağılmıyor kirpiğimizin ucuna biriken hüzün, acı ile acının çarpımından büyük boşluklar kalıyor payımıza, yokluk gelip oturuyor adamın yüreğine,aşkın aşka (b)ölümünden büyük bir “ahhh” çakılıp donuyor yüzümüzde…

Ne hızlı bir vazgeçişmiş ömür;boş bir çuvalın buğdayla dolup,birden bire değirmene dökülmesi gibi ne hızlı bir tükenişmiş bu nefes alış…
Nasıl bir yorgunluktur bu,büker belimizi, sarar bedeni, nefes alışımız değişir.,,birden bire olur her şey.. bir balkon boşluğu bir titreme..iliklerine kadar aşk ile dolup taşar insan.. ölümün koynu; nefes aldığın bir cennet olur belki de…

Trafik lambaları,kalp atışları,işportacının açlıktan kokan nefesi,ana haber bültenleri,radyodaki hüzünlü sezen şarkıları, felaha çağıran ezan…hepsi birden bire büyük bir çığlığa dönüşür..gündem değişir vurulur serçe parmağım, kahvenin telvesinde iki yol görünür uzun uzun bakıp derin bir ah çekeriz,uzanmış iki ölüm cümlesi arasında yüklemsiz bir aşk yatar,ona bakar ağlarız…
bir balkon boşluğu
soluğu askıda iki can
boşlukta savrulan iki kırgın gül …
herkes şahit yer ve gök..derin bir sessizlik uğuldar kulaklarda..kötürüm nöbetler dolar gecenin tenhasına.. bir ana ağlar.. sokak lambaları söner... kopar kemanın telleri...
balkon boşluğu büyür… büyür … büyür…..
ziruh